Fitoterapi, hastalıkların tedavisi amacıyla bitkilerden faydalanılması ve etkilerinin araştırılması bilimidir. Tarih boyunca hastalıkların tedavisinde, doğal kaynaklı tedavi ürünleri doktorların başlıca desteği olmuştur. İlaç teknolojisinin 19. yy.ın sonundan itibaren baş döndürücü bir hızla gelişmesi bitkisel ürünlerin ikinci plana atılmasına sebep olmuşsa da, bitkilerin hastalık tedavilerindeki rolü, yadsınamayacak bir gerçektir.
Bugün bile, yaygın olarak reçete edilen binlerce ilacın neredeyse yarısı bitkisel kaynaklıdır veya bitkilerden elde edilen maddelerin kimyasal taklitleridir. Bugün hastaların dertli olduğu hastalıkların pek çoğunu bitkisel ürünlerle tedavi etmek veya tedavilerini desteklemek mümkündür. Soğuk algınlığından kansere kadar pek çok hastalığın tedavisinde bitkilerin yeri vardır. Yapılan çalışmalar, bitkisel ürünlerin dünyada ne kadar yaygın olarak kullanıldığını göstermektedir. ABD’de yılda 600 milyon kişi, tedavi desteği almak için Tamamlayıcı Tıp Uzmanı olan hekimlere başvuruyor. 18 yaş üstü toplumun %60’ı yılda en az bir kez bitkisel tedavi ürünü kullanıyor. Almanya’da tedavilerin %66’sında doktorlar hastalarına bitkisel ürünler veriyorlar. Japonya’da bu oran %70’leri buluyor. Bu bitkisel tedavileri, bizzat doktorlar hastalarına öneriyor.
F İTOTERAPİYE KARŞI ÖNYARGI VAR
Ülkemizde ise durum maalesef vahim boyutlarda bulunuyor. Dünya ile kıyaslandığında tedavide bitkisel ürünlerden faydalanma oranı oldukça düşük olduğu gibi, kontrolsüz reklam ve satış nedeniyle toplumsal boyutta ne kadar bitkisel ürün kullanıldığını tespit etmek de mümkün değildir. Dr. Muammer Yıldız başkanlığındaki Hekimzade yaptığı çalışmalar ve ürettiği bitkisel ilaçlarla bu alandaki boşluğu doldurmak için üstün bir çaba harcamaktadır.
Türkiye’deki bitkisel ürünlere karşı ön yargılı olunmasının temel sebebi, doktorların Fitoterapi konusunda eğitim almamaları ve Fitoterapi’ye karşı ön yargılı hareket etmeleridir. Maalesef ülkemizdeki Tıp Fakültelerinde, hekimlere eğitimleri esnasında bir Fitoterapi eğitimi verilmiyor. Mezun olduktan sonra devam eden eğitim programlarında da bir Fitoterapi eğitimi bulunmuyor. Hatta tam aksine genç hekimler, hocaları tarafından bitkisel tedavilerin yanlış olduğu, ilaçtan başka hiçbir maddenin tedavide kullanılmaması bilgisiyle eğitiliyorlar. Bu bilgiyle mesleğini icra eden hekimler de, haliyle bitkisel ürün kullanan hastalarına karşı önyargılı oluyor ve tepki gösteriyorlar. Ülkemizde hekimlerin tepkisel yaklaşımları ve hiç de bilimsel olmayan bir davranışla Fitoterapi uygulamalarını kökten reddetmeleri, bitkisel ürünlerin doktor olmayan, kar beklentisinden başka hiçbir amaçları bulunmayan, insan hayatı konusunda en ufak bir sorumluluk dahi taşımayan bir takım insanlar tarafından kötüye kullanmasına sebep oluyor.
Oysa ülkemizde, hastalığının tedavisi ya da tedavinin desteklenmesi amacıyla bitkilere başvurmamış hasta yoktur. Anadolu’nun zengin tarihi boyunca, halk tıbbı son derece zenginleşmiş ve dünyada nadir bulunan zengin bitki örtüsü halk ilaçlarında kullanılmıştır. Hekimlerin var olan bu gerçeği reddetmeleri, bitkilerin etkinliğini yok etmez. Ama hastanın tedavisi açısından soru işaretleri doğurur: Acaba hasta hangi bitkiyi, ne şekilde kullanıyor? Bu bitkinin etkileri neler? Yan etkileri var mı? Hastanın kullandığı diğer ilaçlarla etkileşiyor mu? Bu ve benzeri pek çok soru, ülkemiz hekimleri tarafından görmezden gelinir.
Doğru olan yaklaşım, Fitoterapi konusunda hekimlerin eğitim alması ve bitkisel ürünlerin hekimler tarafından, bilimsel anlamda doğru şekilde uygulanarak hastalıkların tedavi edilmesidir. Ancak hekimlerin eğitimiyle ülkemizde bugün bitkisel ürünler konusunda yaşanan kafa karışıklığına çözüm bulunabilir.
Bitkisel ilaçlar, tüm hastalıklar için çare değildir. Sağlıklı bir yaşam tarzı ve dengeli beslenmenin yerine konabilecek başka bir şey yoktur. Hastalıkları oluşmadan önce engellemek, koruyucu tedbirleri uygulamak esas olmalıdır. Her bitki tedavi etkinliği taşımaz ve bazı bitkiler ise, sizde istenilenden farklı etki yaratabilir. Bir bitkiyi tedavi amaçlı kullanmadan önce, mutlaka doktorunuza danışmalısınız.